19 Şubat 2010 Cuma

Mektup

Daha bilgisayar hayatımıza girmeden..... cep telefonlarıyla tanışılmadan önceydi. Uzaklarda,taaaaa uzaklardaki yakınlarımızdan,sevdiklerimizden zarf gelirdi.İçinde merakla beklediğimiz,heyecanla açtığımız mektuplar.Nasılsın,iyi misin?Beni sorarsan...... diye başlardı satırlar...... hava durumundan şöyle bi giriş yapılır,sonra da asıl konulara girilirdi.Mutluluk ya da sıkıntı o satırların arasında paylaşılır,okuyanın yüzüne satırlara ait ya gölge düşer ya da tebessüm yerleşirdi.Evde okuma yazma bilmeyen ya da gözleri artık iyi görmeyen yaşlılara yüksek sesle okunurdu mektuplar.Bazı satırları tekrarlatırlar,hatta siz okumanızı bitirmeden yüksek sesle tepkilerini dışa vururlardı.





Kimi mektuplar topluca bir guruba,bir aileye ya da bir arkadaş gurubuna yollanırken bazıları da özel birisine yazılırdı.Aşk mektupları kimi zaman hoş duygular uyandırırken,daha sonraları acılara boğardı sahibini.Yırtılır,atılır,yakılır,ya da saklanırlardı ölene dek.Sararmış yapraklar özenle saklanır,ara ara açılıp okunur,gözlerden yaşlar akıtana dek.... ya da tam tersi,hiç bir his uyandırmadan,ne varsa eskiye ait tüketilip öylece unutulan sayfalar....





Bir de okulda yabancı dil öğretmenlerinin teşvikiyle 'pen friend ' edinip yazıştığımız yabancı ülkelerdeki arkadaşlarımız vardı.Biz 'how are you' diye başlardık,sonra neler yaptığımız,hobilerimiz,günü nasıl geçirdiğimiz,nerde nasıl yaşadıklarımızı yazardık.Genelde bir elde sözlük,bize çok yabancı bu arkadaşın neler anlattığını heyecanla anlamaya çalışırdık.Kenarlarında çiçekler,böcekler olan mektuplar aldık kimilerimiz.Kitapların ya da çekmecelerin içinde sakladık,sakladık ve ....... ve..........





Şimdi geriye dönüp bakınca hangimiz kaç mektup sakladık,ya da sakladık mı hiç?Mailler gibi silinmiyor mektuplar,sadece sararıp tekrar hatırlanmayı beklerler umutsuzca.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder